26 Ekim 2011 Çarşamba

FARADAY KAFESİ

FARADAY KAFESİ
Faraday kafesi, elektriksel iletken metal ile kaplanmış veya iletkenler ile ağ biçiminde örülmüş içteki hacmi dışardaki elektrik alanlardan koruyan bir muhafazadır. 1836 yılında İngiliz Fizikçi Michael Faraday'ın buluşu olduğu için "Faraday kafesi" diye adlandırılmıştır

İŞLEM NUMARASI 4(Bilgisayar Kasaları)

BİLGİSAYAR KASALARI:

Kasa bilgisayar bileşenlerini bir arada tutan ve gerekli gücü sağlayan plastik ve metal 
bileşiminden oluşan kutudur. Kasa denilince akla tek renk sıradan bir kutu anlamı  çıkmıyor. 
Günümüzde kasalar teknolojik ve estetik görünüm anlamında fazlaca gelişmişlerdir. İçi neon 
lamba ile aydınlatılmış kasalara rastlamak bugünlerde mümkün. Kasanın dış görünümü göz 
zevkiniz açısından önemli olabilir; ancak kasanın görünümüne verilen önemin soğutma ve 

yeterli güç sağlama konularına da verilmesi gerekir.

KASA ÇEŞİTLERİ
Bilgisayar kasaları, içerisinde bilgisayarımızın anakartı, işlemcisi, ram bellekleri ve diğer kartlarının dış etkilerden korumak ve bu parçaları bir arada tutmak için kullanılan birimdir. Kasa, metal aksam ve 220 Volt şebeke gerilimini sistemin çalışabilmesi için gerekli olan 5 Volt ve 12 Volt doğru gerilim değerine dönüştüren güç kaynağı bölümünden oluşmaktadır. Mikroişlemci ve diğer donanım birimleriyle paralel olarak kasa çeşitlerinde de gelişmeler olmuştur.
1. Slim Line (İnce Kasa) : 286 bilgisayarlar ile çıktı monitör üzerine konur. İnce olması iyi ama yeterli genişleme imkanı yok ve iç havalandırma açısından uygun değil
2. Desktop (kalın kasa)  :  386 bilgisayarlar ile çıktı monitör üzerine konur. Geniş hava dolaşımı iyi ama çok yüksek, moniör üzerine konulunca ergonomik olmuyor.
3. ATX Kasa  : Pentium II’lerle birlikte çıktı. Bu kasalarda güç kaynağı teknolojisi farklıdır.

* Eski kasalarda şekildeki gibi güç kaynağına enerji, bir anahtar yardımıyla verilir yada kesilir (tıpkı bir lambayı yakıp söndürür gibi)
* ATX kasalarda ise güç kaynağı şebekeye sürekli olarak bağlıdır yani güç kaynağı sürekli olarak çalışmaktadır. Ancak burada iki durumda çalışma söz konusudur. 1- aktif durum yani sistemin çalıştırılması için gerekli gerilimlerin dönüştürüldüğü durum. 2 pasif durum yani sistemin çalışması için gerekli gerilim oluşturulmaz güç kaynağı sadece içerisinde bulunan elektronik anahtarı ateşlemeye yetecek kadar bir gerilim üretir.
GÜÇ KAYNAĞI:
Güç kaynağı, bir sistem ya da düzeneğin gereksinimi olan enerjiyi sağlamak için kullanılan birimlerin genel adı. 
BİLGİSAYAR GÜÇ KAYNAĞI:
Bilgisayar güç kaynağı , genellikle metal bir kasa yerleştirilmiş, içinde transformatör ve/veya elektronikdevreler bulunan, bilgisayar birimlerinin çalışmaları için gereksinim duyulan farklı gerilim değerlerindedoğru akım sağlayan Donanım donanımdır. Sıradan bir bilgisayarın kullandığı güç kaynağı yaklaşık 450-600 Watt güçtedir.
KASAYA ANAKART MONTAJI:


  GÜÇ KABLOLARININ MONTAJI:
Kablolar en salağa göre yapılmıştır.Bu yüzden kabloyu yanlış takamayız.


GÜÇ BAĞLANTILARI:
DC BESLEME
FIREWIRE BAĞLANTISI:
Firewire veya IEEE1394 ya da Sony I-link™ ,dijital kameralar ve son-uç dijital fotoğraf makineleri de dahil olmak üzere, bilgisayarlar ve video cihazları arasında kullanılan bağlantı arabirimidir.

SES BAĞLANTISI:
Temel bir bilgisayar sisteminde ses bağlantıları için kullanılan üç adet yuvarlak giriş bulunur. Bunlar mikrofon, line-in (CD çalar ya da kaset çalar gibi harici ses cihazlarını sisteme bağlamak için) ve line-out'tur (sesin dışarıya aktarılmasını sağlayan hoparlör girişi). Bu girişlere hoparlörler, kulaklık ve mikrofon bağlanabilir.








PSU, PC için iyi AC elektrik sağlamayı başardıktan sonra, dahili bileşenler aracılığıyla kullanılabilen yüksek gerilimi (AC'yi) çeşitli DC gerilimlerine (örneğin 5.0, 12.0 ve 3.3 volt) çevirecek şekilde çalışmaya başlar.
Güç kaynakları çok sayıda şekil ve boyutlardadır. Ama şimdiye kadarki en genel boyut şekilde gösterilen standart 150 mm x 140 mm x 86 mm masaüstü PSU?dur.
PC sabit disk ve optik sürücüleri gibi aygıtlar üzerindeki güç motorları için 12 voltluk gerilim ve bütünleşik elektronik parçaları desteklemek için 5 volt ve 3.3 volt gerilim kullanır. Fakat üreticiler bu gerilimleri istedikleri şekilde kullanabilirler ve bu varsayımlardan ayrılabilirler. Güç kaynakları aynı zamanda anakart ve dahili aygıtlar için standart bağlantılarla gelmektedir.
Anakarta Güç Vermek
Modern anakartlar 20 veya 24 pinli PI güç bağlantı ucu kullanır. Bazı anakartlar ekstra güç sağlamak amacıyla 4, 6 veya 8 pinli özel bağlantı kabloları da gerektirebilir. Bu bağlantı kablolarının her birine ilerleyen bölümler içerisinde değineceğiz.
Çevresel Aygıtlara Güç Vermek: Molex, Mini ve SATA
PC içerisindeki birçok farklı aygıt güç gerektirir. Bunlar sabit diskler, disket sürücüler, optik sürücüler (çok nadir olmakla birlikte zip sürücüleri) ve fanlardan oluşur. Tipik bir PC güç kaynağı aygıtlara bağlanabilecek üç farklı türde bağlantı kablosuna sahip olmak zorundadır; Molex, Mini ve SATA.
Molex bağlantı kabloları, aygıtların 5 veya 12 volt güce ihtiyaç duyduğu en genel güç bağlantı türüdür. Molex bağlantı kablosu oluklar olarak adlandırılan takmayı yönlendiren dişlere sahiptir. Ustalık isteyen kısmı Molex bağlantı kablolarının uygun şekilde takılması amacıyla sert bastırmayı gerektirmesidir. Güçlü bir insan Molex'i ters takarak olukları bozabilir. Bu iyi bir şey değildir. Yerine takmadan önce daima uygun yönelimi kontrol ediniz!

11 Ekim 2011 Salı

İşlem Numarası (3)

Bellek ve YapısıBELLEK VE YAPISI

Bellek, bilgileri değişik kodlar halinde sentezleyen ve depolayan alt birimler topluluğu olarak ele alınmaktadır. Öğrenmeyi, akıl yürütmeyi, bilinci ve dolayısı ile kişinin davranışlarını düzenleyen temel bir beyin işlevidir.

1960 lardan sonra yapılan araştırmalarda, belleğin basitçe bilgi depolamaktan fazlasını yaptığı anlaşılmıştır. Bellek birçok zihinsel işlemin kesiştiği merkezdir. Çok aşamalı bellek yapısının kabul edilmesinden sonra belle yapısı 3 ana kısımda incelenmeye başlandı. Bunlar duyusal kayıt, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek olarak isimlendirilir.

İnsan algılama sisteminin kuşkusuz en önemli parçası dış uyaranlardır. Dış uyarılar, duyu alıcıları yolu ile duyusal belleğe ulaşır. Burada işlenmek veya üzerinde çalışılmak üzere kısa süreli belleğe gönderilirler. İşlem kısa süreli bellekte tamamlandıktan sonra depolanmak üzere uzun süreli belleğe gönderilir.

BELLEK ÇEŞİTLERİ

- Kısa süreli bellek:

Burada daha çok işitsel ve dile dayalı bilgiler toplanır. Kısa süreli bellek, işleme dönük çalıştığından üzerinde çalışılmayan bilgiler kendiliğinden yok olur. Kısa süreli bellek geçici depolama görevini üstlenmektedir.

- Uzun süreli bellek:

Bu bellek türü, yeni öğrenilen bilgilerin eskileri ışığında saklandığı / güncellendiği türdür. Buradan yola çıkarsak, kısasüreli bellek günümüz bilgisayarlarının RAM' ine uzun süreli bellek ise Hard Disk' ine benzetilebilir.

Uzun süreli bellekte bilgiler, kısa süreli bellekte olduğu gibi ilk önce sözel kodlamaya dayanırlar. Sözel kodlama olmadığı durumlarda ise, hayali görsel / yarı görsel kodlama devreye girer. Burada uzun süreli belleğin bir başka görevi de anlamsal ve yapısal ilişkileri de birbiri ile uyum içerisinde saklamaktır.

Bilginin kodlanması sırasında birey, bilgiyi istediği şekilde gruplayabilir. Sistemli gruplandırılmış bilgiler kalıcı olmaktadır.

- Açık bellek:

İstemli olarak anımsanarak, sözlü olarak ifade edilebilecek anılardan oluşur. Örneğin bir kişiye ait bir dizi sözcük verilerek bu sözcükleri tekrarlaması isteniliyor, bu yapılırken birey açık belleği kullanmaktadır.

- Kapalı bellek:

Açık belleğin tam olarak karşıtıdır. Bu bellek türünde, anılar istemli olarak anımsanıp smzlü olarak ifade edilmez. Burada anılar ya da beceriler tekrar yoluyla ortaya çıkar. Bisiklete binmek buna örnek olarak gösterilebilir.

- Olaysal bellek:

Kişinin başından geçen olay ve özel durumlardan oluşur.

- İlişkilendirme belleği:

Sembollerin yorumlanmasında ve yapılandırılmasında kullanılan bellek türüdür. Örneğin yaşadığınız şehirle ilgili bir anı, bu kentin yüz ölçümü, nüfusu ve belirli özellikleri gibi niteliklere erişmekte kullanılabilir.

- Hiyerarşik bellek:

Yapılanmada bilgiler bir ilişkilenme içerisinde yer alırlar. Kedi denilince akla kediyle ilişkili söylenebilecek pek çok hayvan gelmektedir. (örn: fare, köpek vb..)


RAM:

RAM, elektrik kesildiğinde içerisindeki veriler kaybolduğundan işlemcinin işleyeceği verilerin tutulduğu geçici bir depolama alanıdır.

Bilgisayar üzerinde işlem yaparken en önemli noktalardan biri yeterli ve kaliteli RAM’lere sahip olunmasıdır. Aksi hâlde yeterli RAM alanı mevcut değil ise düşük performansın yanında birçok yazılımı çalıştıramama gibi problemler de çıkabilir.

Programlar ve veriler kullanımda olmadıkları zamanlarda yığın depolama alanında tutulur. Bu genellikler sabit disk olmakla beraber, USB bellek veya CD, DVD gibi optik ortamlar da olabilir. Talep olduğunda programlar yığın depolama aygıtından RAM'e kopyalanır ve ardından çalışır.

Programların çalışabilmesi için öncelikle RAM’e aktarılması gerekmektedir. Bu işlemin temel amacı, CPU tarafından işlenecek veri ve komutlara çok daha hızlı bir şekilde erişilme ihtiyacıdır.
CPU RAM’e sabit disklerden çok daha hızlı erişir.

Eğer çağrılan program sahip olunan RAM’den daha büyük boyutta ise belirli aralıklarla sabit diskten transfer yapılması gerekmektedir. Bu özellikle büyük bilgisayar oyunları ve çok RAM kullanan tasarım programlarında ortaya çıkabilir.

RAM’in bu tarz yetersiz kalması durumlarına karşın işletim sistemi PageFile servisi ile sabit diskin bir kısmını RAM gibi kullanmaya çalışır.
RAM ölçüm birimleri:

> RAM modülleri Bayt cinsinden ifade edilir.
> 256 MB, 512 MB, 1 GB, 2GB modüller hâlinde satılır.
>Hafıza büyüklük ölçülerini tekrar hatırlayınız:
> 1 Bayt (B) = 8 Bit
> 1 Kilobayt (KB) = 1024 Bayt
> 1 Megabayt (MB) = 1024 KB = 1,048,576 Bayt
> 1 Gigabayt (GB) = 1024 MB = 1,073,741,824 Bayt
> 1 Terabayt (TB) = 1024 GB = 1,099,511,627,776 Bayt

ROM:
ROM, sadece okunabilir bellekler için kullanılan genel bir ifadedir. ilk üretilen ROM sadece okunabilir özelliktedir. Daha sonra üretilen ROM çeşitleri üzerinde elektriksel yöntemlerle değişiklik yapılabilmektedir. Bu tipteki hafıza birimleri elektrik kesildiğinde dahi bilgilerin saklanması gerektiği durumlarda kullanılmaktadır. 



BELLEK SEÇİMİ:
Genelde daha fazla performans için daha fazla RAM gerekmektedir. Özellikle birden fazla program açıkken genel sistem yavaşlığı ve aşırı sabit disk kullanımı veya “disk thrashing”dir.

Ram yetersiz olduğunda sabit diske daha çok baĢvurulduğundan sabit disk daha çok çalışıp ses üretir, buna disk trashing denir.

“Anakartın RAM türü ve kapasitesine göre desteklediği RAM hızları neler, önerilen marka ve modeller (QVL) listesi var mı, kaç adet RAM modülü takılabiliyor ve kaçı boş durumda bunlara dikkat edilmelidir.

BELLEK MONTAJI:RAM’lar Kuramalar yuvalarına yerleştirilip bastırılınca yandaki kilitler çentiklere denk gelerek çıkmasını engelleyecektir. Masaüstü bilgisayarda ram modülleri dik olarak yerleştirilirken dizüstü bilgisayarlarda yatay olarak yerleştirilir.


4 Ekim 2011 Salı

Bilgisayarın Tarihçesi

BİLGİSAYARIN TARİHÇESİ



     İlk bilgisayarın; Bundan yaklaşık olarak 5000 yıl önce Asya’da ortaya çıkan bugün de hala ilkokul sıralarında da olsa kullanılan abaküs olduğu düşünülebilir. Fakat daha sonra kağıt ve kalemin yaygınlaşması ile abaküs önemini kaybetmeye başladı.

     1642 yıllarında , Fransız bir vergi tahsildarının oğlu olan 18 yaşındaki Blaise Pascal (1623-1662), babasına işine yarayacak Pascalin adında bir tip hesap makinası geliştirdi. Bu araç 10 tabanına göre işlemlerde başarı ile kullanıldı. pascalinin dezavantajı toplama işlemi ile sınırlı olmasıydı.

     1694 yılında alman matematikçisi ve filozofu olan Gottfried Wilhem von Leibniz (1646-1716), çarpma işlemlerinde de kullanılabilecek pascalini yapmayı başardı. Daha sonra bir Fransız olan Charles Xavier Thomas de Colmar dört temel matematiksel işlemi (toplama, çıkartma, çarpma ve bölme) yapan cihazı yapmayı başardı.

     Bilgisayar tarihinin gerçek başlangıcı ise bugün İngiliz bir matematik profösörü olan , Charles Babbage (1791-1871) ile başlar. 1812 de Babbage makinalar ile matematik arasındaki doğal uyuma dikkat çekti. Makinalar hata yapmaksızın görevlerini tekrarlayan cihazlardır. Matematikte ise; özellikle matematiksel tabloların üretilmesi basit adımların tekrarlanması ile gerçekleşir. Problem matematiğin ihtiyacına göre makinaların olayın uygulanabilmesiydi. 1822 de bu problemin çözülmesi için Babbage’in ilk adımı Difransiyel eşitliklerin çözümü için Farklar Makinası (Difference Engine) denilen bir makina önerdi.

     Lokomotif gibi büyük ve buhar gücüyle çalışan makina bir programa sahip olacak hesaplamaları yaptıktan sonra sonuçları otomatik olarak yazabilecekti. 10 yıl bu makina için çalışan Babbage aniden ilk düşüncesinden hareketle Analitik Makina (Analytical Machine) ismini kullandı. Bugünün standartlarına göre çok ilkel olan Babbage’nin buhar güçlü bilgisayarı sonuçta asla yapılmadı.

Modern Bilgisayarlar





Birinci Nesil Bilgisayarlar (1945-1956)


    
 İkinci dünya savaşının başlaması ile, yönetimler bilgisayarların potansiyel stratejik önemi nedeniyle bilgisayar araştırmalarını iyice arttırdılar. 1941 de Alman mühendis Konrad Zuse uçak ve roketler için Z3 olarak adlandırılan bir bilgisayar geliştirdi. Müttefik kuvvetler daha güçlü bilgisayarlar için çalışmaya başladılar.



     1944 de ingilizler almanların mesajlarını çözebilmek için Colossus adlı gizli kodları kırmayı başaran bilgisayarı dizayn ettiler. IBM ile çalışan Howard H. Aiken (1900-1973), 1944 de tamamen elektronik hesap makinasını üretti. Kısaca Mark I olarak adlandırlan makina elektronik rolelerden oluşmuş bir cihazdı. Mekanik parçaları hareket ettirmek için elektromagnetik sinyaller kullanılmıştı. Makina yavaştı çünkü tek hesaplama 3-5 saniye alıyordu ve ard arda gelen hesaplamalar sırasında herhangi bir şey değiştirilemiyordu. Fakat daha kompleks eşitliklerin üstesinden gelebiliyordu.



     Savaş nedeniyle gelişmiş diğer bir bilgisayar, Amerikan hükümeti ve Pennsylvania Universitesi ortaklığı ile ortaya çıkmış olan ENIAC adlı bilgisayardı (Electronic Numerical Integrator And Computer). Bilgisayar 18000 vakum tübü, 70000 direnç ve 5000000 lehim noktarına sahipti. 160 kilowatt elektrik gücü tüketen makina Philadelphia daki ışıkların sönükleşmesine neden oluyordu. ENIAC, Mark I e göre 1000 kez daha hızlı bir bilgisayardı.

     1945 de EDVAC (Electronic Discrete Variable Automatic Computer) dizayn edildi. Bu bilgisayarda verilerde program gibi hafızada tutuldu. Bu hafızaya depolama olayının doğmasına neden oldu ve bilgisayar belli bir noktada durudurulduktan sonra devam etmesi sağlanmış oldu. Bilgisayar programlamada çok yönlülüğün artmasına neden olundu. Birinci nesil bilgisayarların dezavantajları vakum tüpleri ile çalışmaları ve verilerin davul şeklideki magnetik şeylerde toplanmasıydı.
 
İkinci Nesil Bilgisayarlar (1956-1963)



     1948 de transistörlerin keşfi ile birlikte bilgisayarların gelişimindeki artış iyice arttı. Transistörler televizyonlardaki, radyolardaki ve bilgisayarlardaki büyük ve hantal vakum tüplerinin yerlerini aldılar. Transistörlerin bilgisayarlarda kullanılmaya başlaması ile ikinci nesil bilgisayarlar daha küçük, daha hızlı daha güvenilir ve önceki modellere göre daha az enerji tüketen modeller olarak ortaya çıkmasına neden oldular. İkinci nesil bilgisayarlarda makine dili ile assembly dili yer değiştirdi ve böylece uzun ve zor ikili kodların yerini kısa programlama kodları aldı.



     1960 ların başlarında işyerleride, üniversitelerde, ikinci nesil bilgisayarlar kullanılmaya başlandı. İkinci nesil bilgisayarlara yazıcılar, tape birimleri, disk birimleri, hafıza, işletim sistemi ve programlar ilave edildi. IBM 1401 ikinci nesil bilgisayarlar için önemli bir örnektir. Daha gelişmiş COBOL (Common Business-Oriented Language) ve FORTRAN (Formula Translator) gibi yüksek seviye diller kullanılmaya başlanmıştır. Bu tip dillerde; kriptik ikili makina kodları yerlerini kelimelere, cümlelere ve matematksel formüllere bırakarak bir bilgisayarın programlanmasının daha basit hale gelmesine neden olmuştur. İkinci nesil bilgisayarların ortaya çıkışı ile birlikte yeni meslek tipleri (programcı, analizleyiciler, bilgisayar sistem uzmanları) ve software endüstrisi doğmuştur.
 

Üçüncü Nesil Bilgisayarlar (1964-1971)



     Transistörler vakum tüplerine göre avantajlı olsalarda büyük miktarda ısı yayarlar ve bilgisayarın duyarlı iç parçalarının bozulmasına neden olabilirler. Kuarz bu problemi çözdü. 1958 yılında Texas Instruments deki mühendislerden Jack Kilby Tümleşik devreyi (Integrated Circuit (IC)) geliştirdi. Tümleşik devre (IC), kuartzdan yapılmış küçük bir silikon disk üzerinde 3 elektronik bileşenden meydana gelir. Bilimadamları daha sonra yarıiletken olarak adlandırılan küçük bir yonga (chip) üzerine pekçok parçayı yerleştirerek yönetmeyi balardılar. Sonuçta bilgisayarlar küçük bir yonga üzerine daha fazla bileşenin katılmasıyla küçülmüş oldular. Üçüncü nesil bilgisayarlarda işletim sistemi etrafında pekçok programın çalışması mümkün oldu ve bilgisayar hafızası bu programlar tarafından ortak olark kullanılmaya başlandı.
 

Dördüncü Nesil Bilgisayarlar (1971- Hala gelişiyorlar)





     Tümleşik devrelerden sonra, boyutlar azalmaya devam etti. Bir yonga üzerine yüzlerce bileşen monte edildi (Large scale Integration (LSI)). 1980 de bir yonga üzerine binlerce bileşenin yüzlercesi sıkıştırıldı (Very Large scale Integration (VLSI)). Sayı milyonlar mertebesine çıktığında (Ultra-Large scale Integration (ULSI)) söz konusu oldu. Bilgisayarların boyut ve fiyatları azaldı ve azalmaya devam ediyor. Bunun yanında güçleri verimlilikleri güvenilirlikleri artmaya devam ediyor. 1971 yılında Intel 4004 yongasını ürettiğinde çok küçük bir yonga üzerinde bilgisayarın tüm bileşenleri (merkezi işlem birimi (Central Processing Unit (CPU)), hafıza, girdi ve çıktı yönetimi) toplanmıştı.




     1981 de evde, işyerinde ve okullarda kullanım için kişisel bilgisayarı (Personal Computer (PC)) ortaya çıkarttı. 1981 de 2 milyon olan PC sayısı 1982 de 5.5 milyona ulaştı. On yıl sonra 65 milyon PC kullanılmaya başlandı. Giderek bilgisayarların boyutları küçülmeye devam ederek laptop bilgisayarlar (bir çantaya sığacak büyüklükte), palmtop (gömlek cebine girebilecek büyüklükte) bilgisayarlar dizayn edildiler. 1984 yılına gelindiğinde ilk kez IBM PC ve Apple Machintosh yarışı başladı. Machintoshlar user-friendly dizayn ile ortaya çıktı.  







     Machintosh’un sunduğu işletim sistemi; kullanıcılara, yazılı komutlar yerine bilgisayar ekranında simüle edilen bir simge ile diğer simgeleri (icon) taşıma kolaylığı sağladı. Yakın bilgisayarların daha etkili kullanılabilmesi için birbirlerine bağlanmaya başladılar ve bilgisayar ağları kurulmaya başlandı. Ağ üzerindeki herbir bilgisayar diğer bilgisayarların hafızalarını, programlarını bilgilerini paylaşmaya başladı. Bu tür birbilerine bağlı bilgisayarların oluşturduğu ağlar (Local Area Network (LAN)) diğer bilgisayar ağlarına bağlandılar. Böylece tüm dünyadaki bilgisayarlar birbirlerine bağlanarak ağların ağı olan İnterneti oluşturdular.
 

                                           


Beşinci Nesil Bilgisayarlar (Henüz hayal aşamasında)

     Beşinci nesil bilgisayarları tanımlamak henüz biraz zor çünkü henüz başlangıç aşamasındalar. Beşinci nesil bilgisayarların en ünlüleriden biri Arthur C. Clarke ın romanındaki (2001: A Space Odyssey) HAL9000 dır. HAL insan operatörlerle sohbet eden, görsel girdiler kullanan ve kendi deneyimleri ile öğrenen yeterli yargılama süreçlerine girebilen bir bilgisayardır. Ne yazık ki HAL psikolojik arızalar sahip, uzay gemisine el koyan ve pekçok insanı öldüren bir robottur.



     Isaac Asimov’un “Ben robot” ve “Üç robot Yasası” adlı bilim kurgu eserlerindeki robot tiplerin insan robot arasındaki çizginin ne kadar incelebileceğine ilişkin güzel örnekler vermektedir. Hollywood’un sunduğu Terminator II daki öğrenen beşinci nesil bilgisayarlar ilişkin örnekler çok çarpıcıdır.

3 Ekim 2011 Pazartesi

İşlemNumarası2(İŞLEMCİLER)


İşlemciler mikroişemciler bilgisayara yüklenen işletim sistemini ve diğer tüm programları çalıştırıp bu programların işlemlerini yerine getirir. Bu sebeple merkezî işlem birimi (MİB) adını alırlar, İngilizcedeki karşılığı ise “Central Processing Unit”dir (CPU).

     Genel bir bilgisayar dört ana birimden oluşur. Bunlar sırasıyla aşağıdaki gibidir:
 > Merkezî işlem birimi (MİB, central processing unit-CPU)
 >Hafıza-bellek (memory)
 >Girş/çikiş (Input/Output-I/O) ünitesi
 > Giriş çıkış ünitesine bağlanan çevre birimleri (fare, klavye, yazıcı, tarayıcı, monitör vb.).
 


 İşlemci Yapısı ve Çalışması

        İşlemler yapılırken sayısal (mantıksal 1 veya 0) mantık kullanılmaktadır. Yani iki sayıyı toplamak için ilk olarak sayıların ikilik değerleri (1001010 Ģeklinde) ele alınır ve bunun üzerine işlemler yapılarak sonuç elde edilir.
      Bir film izlerk en ya da bir program kullanırken ekrandaki görüntünün oluşması, programın sonuç üretmesi için hafızada bulunan ikilik değerler birleştirilir ve böylece sonuç oluşur.

   
       İşlemciler hafızalarında bulunan komutlarla dışarıdan gelen uyarılar eşliğinde işlemleri yapmaktadır. İşlemcinin hafızasında bulunan komutlara o işlemcinin komut seti denir ve hangi uygulamayı kullanırsak kullanalım bizim kullandığımız uygulama işlemcinin anlayacağı bu komut setlerine dönüştürülerek sonuç elde edilir. 
  

    İşlemciler komut setlerine göre CISC ve RISC olmak üzere ikiye ayrılır.

CISC: Kompleks komutlara, yani bir seferde birden fazla işlemi yerine getirebilen komutlara sahip işlemci mimarisidir.


RISC: Her seferinde tek bir işlem gerçekleştiren basit ve hızlı komutlara sahip işlemci mimarisidir.


   Normalde bilgisayarımızda veya başka kompleks ürünlerde sadece bir tane işlemcinin olduğunu düşünürüz oysaki detaylıca inceleyecek olursak diğer ünitelerin de (ekran kartı, TV kartı, ses kartı gibi) merkezî işlem birimine sahip olduğunu görürüz.
    Bilgisayarda tüm programlar sabit diskte (hard disk) tutulur. İşlemci her saniyede milyonlarca, hatta milyarlarca komutu işleyebilecek kapasiteye sahiptir.


1 hertz (Hz) = saniyede 1 çevrim
1 megahertz (MHz) = saniyede 1.000.000 çevrim
1 gigahertz (GHz) = saniyede 1.000.000.000 çevrim


   Sabit disk, işlemcinin komut işleme hızına ulaşamaz. Bu sorunu ortadan kaldırmak için programlar sabit diskten alınarak RAM’e (random access memory) rastgele erişimli belleğe yüklenir. RAM’den de işlemciye aktarılır. Bir program RAM’e yüklendiğinde ve işlemci kendisinden istenileni gerçekleştirdiğinde buna program (yazılım) çalışıyor deriz.

RAM = Rasgele EriĢimli Bellek = Sistem Belleği = Ana Bellek


   Verinin sabit disk, RAM ve işlemci arasındaki akışı tek yönlü bir işlem değildir. İşlemcinin yaptığı işlemler sonucunda ürettiği veriler de işlemciden, RAM’e ve oradan da sabit diske alınarak sabit diskte tutulur.
 


Bütün programlar RAM’da çalıştığına göre neden getir-götür işiyle uğraşılıyor ve bilgiler RAM’da tutulmuyor sorusu akla gelebilir. Bunun cevabı kısaca, RAM içindeki bilgilerin elektrik kesildiğinde silinmesi ve maliyettir.İşlemci kendi içinde bir mimariye sahip olup işlemlerin yapılabilmesi için birçok birimi bulunmaktadır Bu birimlerden en önemlileri sırasıyla;
 >Kontrol birimi,
 > İşletim yolları,
 > Kaydedici,
 > Sayıcılar,
 > Giriş/çikiş tamponları,
 > Aritmetik mantık birimi,
 >Kayan nokta birimidir.



Kontrol birimi: Bütün komutlar buradan işletilir. İşlenen komuta göre mikroişlemci içerisindeki bir veri değiştirilir veya bir verinin işlem içindeki başka bir bölüme aktarılması sağlanır.

İletim yolları (bus): Bu yollar işlemci ile bilgisayarın diğer birimleri arasındaki bağlantıyı sağlayan iletkenlerdir. Üç tip iletim yolu vardır.

Adres yolu (adress bus): İşlemcinin bilgi yazacağı veya okuyacağı her hafıza hücresinin ve çevre birimlerinin bir adresi vardır. İşlemci, bu adresleri bu birimlere ulaşmak için kullanır. Adresler, ikilik sayı gruplarından oluşur. Bir işlemcinin ulaşabileceği maksimum adres sayısı, adres yolundaki hat sayısı ile ilişkilidir.


Veriyolu (data buses): İşlemci, hafıza elemanları ve çevresel birimleriyle çift yönlü veri akışını sağlar. Birbirine paralel iletken hat sayısı veriyolunun kaç bitlik olduğunu gösterir. Örneğin, iletken hat sayısı 64 olan veriyolu 64 bitliktir. Yüksek bit sayısına sahip veriyolları olması sistemin daha hızlı çalışması anlamına gelir.

Kontrol yolu (control buses): İşlemcinin diğer birimleri yönetmek ve eş zamanlamayı (senkronizasyon) sağlamak amacı ile kullandığı sinyallerin gönderildiği yoldur.


Kaydedici:Mikroişlemci ile hafıza ve giriş/çıkış (I/O-Input/Output) kapıları arasındaki bilgi alışverişinin çeşitli aşamalarında, bilginin geçici olarak depolanmasını sağlar.


Sayıcılar (counter):İşlemi yapılacak komut ve verilerin adreslerini taşıyarak bilgisayarın çalışması sırasında hangi verinin hangi sırada kullanılacağını belirler.

Giriş/çıkış tamponları (buffers):Mikroişlemcinin dış dünyaya adres, veri ve kontrol sinyallerini iletirken dış dünya ile iletişimin sağlandığı bir çeşit kapı görevi görür.

Aritmetik mantık birimi (ALU-aritmetic logic unit)
Mikroişlemcinin en önemli kısmıdır. Toplama çıkarma gibi işlemlerin yapıldığı bölümdür
.
 İşlemci Çeşitleri 

      
    Nasıl ki dünyada birçok anakart üreticisi pek çok çeşitte üretim yapıyorsa ve pek çok firmadan oluşuyorsa işlemcilerde de aynı şey geçerlidir. İşlemci üreticileri de dünya üzerindeki kullanıcılar için birçok çeşit ve içeriğe sahip işlemciler üretmektedir.İşlemciler anakart üzerine bağlantı şekillerine göre soket işlemciler ve slot işlemciler olmak üzere ikiye ayrılır.
İşlemci Seçimi
Yeni bir bilgisayar satın alırken, işlemci ve anakart konularına ayrıca dikkat etmelisiniz. Çünkü bu iki bileşen, birlikte bilgisayarın kalbini oluşturmaktadırlar ve performansları da diğer tüm bileşenlerin performansına doğrudan etki eder.Performans istenilen durumlarda FSB ve ön belleği yüksek, HT (hyper threading) ve çok çekirdekli işlemci tercih etmelidir.
İşlemci Montajı
Üzerimizdeki antistatik yükü boşaltarak bilgisayar donanımına dokunmalıyız.Aksi takdirde bilgisayar donanımındaki hassas yerlere zarar verebiliriz.Bu işlemi antistatik bileklik yardımıyla yapabiliriz.Üzerimizdeki antistatik yükü boşalttıkdan sonrada işlemciyi anakarttan önce takarsak daha rahat takılır.
İşlemci Soğutması
Bilgisayarda çalışan en hızlı sistem mikroişlemcilerdir.Üreticiler mikroişlemcilerin hızlı çalışması için fazla saıyıda transistörü bir gövde içine sığdırırlar.Buda mikroişlemcinin ısınmasına sebep olur.Soğutucalar ve fanlarda mikroişlemciyi ideal ısıda tutmaya yarayan araçlardır. 
Soğutucu ve Fan Montajı
Fan montaj yerleri tespit yoluna gidilmelidir.Yani ısınan havanın her zaman yükseleceği,soğuk havanın da kasa ön,arka ve yan kapaktaki alt bölümden girecek,sıcak havanın da kasa ön,arka ve yan kapağın üst bölümünden çıkacak şekilde yerleştirilmesi,havanın doğal sirkülasyonunu cebri(Zorlama yolu ile)yolu ile arttırılarak,zaten mevcut olan doğal hava sirkülasyonunu daha da kuvvetlendirip etkinleştiriyoruz.Ters yollarla yapılması,hem fan performansını düşürecek,hem de soğutma-havalandırmanın yetersiz olmasına neden olabilecektir.